|~Paylasımın Gelebilecegi En Son Nokta~|
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

|~Paylasımın Gelebilecegi En Son Nokta~|

Paylasım Sitemize Hoşgeldiniz
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 KUSATMA VE ISTANBULUN FETHI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ScoRpiOnaLp25
Admin
Admin
ScoRpiOnaLp25


Erkek
Mesaj Sayısı : 85
Yaş : 30
Nerden : İstanbul
Kayıt tarihi : 16/08/08

KUSATMA VE ISTANBULUN FETHI Empty
MesajKonu: KUSATMA VE ISTANBULUN FETHI   KUSATMA VE ISTANBULUN FETHI Icon_minitimePtsi Ağus. 18, 2008 2:28 pm

KUSATMA VE ISTANBULUN FETHI Bykkumandanxg9

Bilindigi bi Cuma, içinde Cuma Namazi bulundugundan Müslümanlarcaek olarak kabul edilmektedir. Iste böyle bir günde Edirne'den baslayan hareket, 6 Nisan (26 Rebiülevvel) gününe tesadüf eden baska bir Cuma günü, genç hükümdarin, ordusu ile birlikte edâ ettigi (kildigi) Cuma Namazi'ni müteakip baslayan kusatma ile ilgili yerli ve yabanci bir çok kaynakta bilgi bulunmaktadir. Birbirlerini tamamlar mahiyette olan bu bilgileri kisaca ve ana hatlari ile vermek gerekiyor. Zira tafsilatina girdigimiz zaman sadece bu kusatmanin, hacimli bir eseri dolduracak kadar genis olacagi görülecektir. Bu sebeple biz, konunun detaylarina girmeden vermek ve kaynaklarina dipnotta isaret etmekle yetinmek istiyoruz.

Cuma namazindan sonra muhasara hareketine baslanilmasini emreden genç hükümdar, maddî kuvvet kadar mânevî kuvvetin de tesirine inaniyordu. Bu sebeple sultanin etrafinda, ulema, mesayih ve bunlarin talebelerinden meydana gelen bir halka bulunuyordu. Bunlar, asker arasinda gazâ ve cihadin faziletinden bahsederek onlari "Feth-i Mübin"e tesvik ediyorlardi. Onlar, bununla da yetinmeyerek "Feth-i Mübin"in muhakkak oldugunu, Kostantiniyye fethinin Sultan Mehmed tarafindan gerçeklestirilecegini askere telkin ediyorlardi. Âlimler, seyhler ve seyyidlerden meydana gelen halkadan bahseden Hoca Sa'duddin Efendi bu konuda su bilgileri vermektedir:

"Ulema, mesayih ve seyyidler, eski âdetleri üzre ol gazi hükümdarin katinda bulunmak, gaza sevabini elde etmekle yüceldiler. Onun otagi yaninda yürüyüp dua etmekten bir an dahi geri kalmadilar. Sultan-i âlisan (sani yüce sultan)la at basi giderek onun * âyet-i kerimesinde belirtildigi gibi "onun verdigi nimetlere sükr ederler" derecelerine dogru yöneldiler. Her an, fetih ve zaferin nasib olmasi duasina, emel ve dileklerinin gerçeklesmesi için yakarista bulundular. Gerçekten de rehberi zafer olan bu seferde, temiz ruhlar birlikte, gayb ordulari ise askerin öncüsü olarak ilerlemekte idi. Ama o tarihlerde hayatta olan ve gizli sirlari bilenlerden ve kerametleri zahir olan Aksemseddin Hazretleri ile Akbiyik Dede, Islâm askerlerine yüz akligi olmak için duaya devam ediyor ve hükümdarin emri geregince otag yaninda yürüyorlardi. Böylece onlar da, dilekleri gerçeklestiren Allah'in yardimlarini taleb için ayni yola düstüler."

Bizans surlari önünde saf tutan Osmanli ordusunda, piyadeler sagli sollu ayrilmis, arka ve yanlara süvariler konmustu. Üç adet büyük hücum firkasi teskil edilmis ve 14 bataryalik bir topçu parki kurulmustu. Kisa bir zaman içinde muhasara için mevki alan ordu, hazirliklarini yürütürken Sultan, Bizans Imparatoru'na, Mehmed Pasa'yi, baska bir rivayette de Isfendiyar oglu Ismail Bey'i elçi olarak gönderip, sayet teslim olurlarsa, halkin mal ve canlarinin güvenlikte bulunacagini, isteyenlerin bütün esyasiyla birlikte arzuladiklari yere gidebilmekte serbest olacaklarini, aksi takdirde harp hukukunun gerektirdigi seylerin yapilacagini bildirdi. Bu teklifin reddedilmesi üzerine, kusatma hareketine hiz verildi. Sahî denilen büyük top, günümüzde Topkapi denilen yerde mevzilendirildi. 12 Nisan'da safakla birlikte topçu bataryalari atese baslayarak, surlar bombardimana tutuldu. Bu bombardimanlarin çok ustalikli yapildigi, nokta atislari ile surlardaki muhayyel bir üçgen dövülerek, zedelenen kenarlarin üzerine, ortasina yapilan top darbeleriyle büyük gedikler açildigi rivayet edilir. Bu sekildeki bir bombardiman, Türk topçusunun harp teknigindeki maharetlerini göstermektedir. Schlumberger, bu konuda asagidaki ifadeleri kullanarak Osmanli topçusunun, bu fetihteki rolüne isaret eder:

"Yine Nisan'in on ikinci günü büyük bombardimanin basladigi gündü. Bu elem verici tarihten itibaren muhasaranin son buldugu 29 Mayis tarihine kadar yedi hafta boyunca o korkunç toplar, günün her saatinde sasmaz bir intizam dahilinde dehset saçan bir gürültü ile agir mermer güllelerini Bizans surlarina firlatmaktan bir an dahi geri kalmadilar. Simdiye kadar hiç kimsenin asla isitmemis oldugu bu harikulade top patlamalarini isiten hurafe perest (hurafelere inanan) halkin, duçar oldugu canhiras feryad ve dehset, tasavvur edilsin. Tesirin tahribkarligi derhal görüldü. Asirlar oyunca nice güçlü milletlerin hücumlarina dayanmis olan bu asirlik duvarlarda, derhal gedikler açilmaya baslandi. Bu gülleler, kesif bir toz ve duman bulutu içinde müthis bir gürültü ile geliyor, surlara çarpip tahribatini yaptiktan sonra bin parça oluyorlardi. Kusatilmis olanlar, çok kisa bir mesafeden yapilan bu ilk top atesini müteakip, bin seneden beri bu sevgili beldenin maglup edilemez bir tanriçasi makaminda tuttuklari ve varligiyla magrur olduklari bu köhne surun kendilerini korumaya yetmeyecegini anladiklari zaman, tarifi imkansiz bir ye's ve kedere kapildilar."

Mutlak surette galip gelmek azmiyle bütün hazirliklarini tamamlayan Sultan Mehmed, ortaçagin en büyük kalesini yikmak için yaptirdigi müthis toplari ile Istanbul surlari önüne gelip muhasaraya baslar. 6 Nisan - 29 Mayis arasinda 54 gün süren kusatmanin tafsilatina girmek istemiyoruz. Ancak, Fâtih ünvanini alacak olan Sultan Mehmed, Istanbul surlari önünde, kendisini bütün mukadderatla karsi karsiya getiren iki çetin imtihan daha geçirmisti. Durumun nazikligini ortaya koymasi bakimindan kisaca bunlardan söz etmek gerekiyor.

20 Nisan'da bugday yüklü bir Bizans gemisiyle dört Ceneviz gemisi, Baltaoglu Süleyman Pasa'nin bütün gayretlerine ragmen, Lodos rüzgari ve Bogaz'daki akinti sebebiyle Halic'e girmeyi basardilar. Bu basari, Bizans'ta büyük bir ümit ve sevinç uyandirdi. Bu gemilerin, batililar tarafindan gönderilen donanmanin öncüleri oldugu sayiasi yayildi. Tursun Bey'in ifadesiyle bu hadise, "ehl-i Islâm arasina fütur ve perisanî saldi. Amma ma'nide âyet-i kerimesinin isaretine uygun olarak bu hadise, alinan tedbirlerle Müslümanlarin lehine tecelli edecektir. Gerçekten, muhasarayi basarisizliga ugratacak büyük bir tehlike belirmisti. Ümitsizlik, bozgun dogurabilirdi. O zaman, Aksemseddin tarafindan Pâdisaha sunulmus olan bir mektup, bu muvaffakiyetsizligin, umumî bir hayal kirikligi dogurdugunu ve zaferi süpheye düsürdügünü isbat etmektedir. Mektup, alinmasi gereken tedbirleri de tavsiye etmektedir.

Düsman gemilerinin Halic'e girmesi üzerine, hisimla atini denize dogru süren ve kaftani islanincaya kadar denize girmis olan genç hükümdar, bu durumu hazmedemeyerek Baltaoglu'nu komutanliktan azlip, onun yerine Hamza Bey'i tayin eder.

Sultan, bütün vezir ve komutanlarin katildigi bir Divan toplar. Orada, Çandarli ile ona tabi olanlar, ortaya çikan durumdan istifade ile Imparator'la müzakerelere girisilmesi ve muhasaranin kaldirilmasi fikrini tekrar ortaya atarlar. Genç hükümdar için durumun ne kadar nazik bir hale geldigini tasavvur etmek mümkündür. Vaziyeti, Çandarli Halil Pasa'nin eski rakibi ve fetih fikrinin kuvvetli müdafii Zaganos Pasa kurtarir. Sehabeddin Pasa ve Koca Turahan Bey'le Aksemseddin'in ve Sultanin hocasi Ahmed Güranî (Molla Güranî)'nin yardimlari ile bu bedbin görünüsü yenmeye ve savasa devam azmini yenilemeye muvaffak olurlar. Bunlar, tesci' edici sözleriyle askerin cesaretini yükselttiler. Hoca Sa'duddin bu konuda sunlari söyler: "Ulemanin ileri gelenlerinden Seyh Ahmed Güranî, büyük seyhlerden Aksemseddin ve makami yüce vezirlerden Zaganos Pasa, ülkeler hakimi sultan ile ayni görüs ve fikirde olup, baris ve anlasma yolunu benimsememislerdi. Fetih alâmetleri belirdigi sirada isten el çekmek vazife anlayisina sigmaz diyerek zaferleri gölge edinen askerlere nasihatlarda bulundular ve tatli bir dille "sonra Rum ülkesi size açilacaktir" hükmünde belirtilen gerçek vaadi hatirlatarak "büyük savas, Kostantiniyyenin fethidir" gerçeginden hareketle ortaya konan gayret ve ihtimami bir bir gazilere anlattilar."

Bizans'in, Haliç tarafindan da tazyiki için limana girise mani olan zincirin kirilmasi denenmisse de basari saglanamamisti. Bunun üzerine ince donanmanin Halic'e karadan geçirilmesi genç hükümdar tarafindan düsünülmüstü. Bizans Rumlari arasinda da "Gemilerin karadan yüzdürüldügü görülünceye kadar Istanbul'un zaptinin kimseye müyesser olmayacagi" hususunda bir inanç ve anlayis bulundugundan, kusatilanlarin bütün ümitlerini kirmak için bu ise tesebbüs edilmistir. O sirada, Galata, Cenevizlilerin elinde bulunup ayri bir kalesi vardi. Bura sakinleri, Türklerle dost olmakla beraber geceleri de Bizanslilara yardim etmekteydiler. Halic'e denizden girmenin imkansizligi yüzünden 50-70 kadem uzunlugundaki 15-22 sira kürekli 70 kadar gemi, 22 Nisan gecesi sabaha kadar Halic'e geçirildi. Solakzâde bunu "Himmet-i merdân ile Besiktas dedikleri yerden Kasim Pasa deresine dogru, dag parçasi gibi gemilerin altina rugan (yag) ile terbiye olunmus kütükler döseyip, bir rivayette yelkenler açarak yürüttüler ve gemileri birbirine baglayarak üzerine metrisler koydular" cümleleri ile anlatir. Bu sevkiyat yapilirken Beyoglu tepelerine yerlestirilen bataryalarla Haliç'teki Bizans donanmasi taciz edilip hareketsiz birakildigi gibi surlarin etrafinda da bombardimana devam edilip, esas faaliyet, iyi bir sekilde gizlenmisti. Sabahleyin 70 parça kadar geminin, Haliç'te yelken açtigini gören Bizanslilar, hayret ve dehsetle bu manzarayi seyre baslamislardi. Bu sekilde, karadan gemi yürüterek denize indirme teknigi büyük bir basari idi.

Fâtih, bununla da kalmadi, ihtiyaç karsisinda büyük dehâsinin yeni bir kesfini de ortaya koydu. Havan toplari döktürdü. Onlarin, balistik hesaplarini bizzat yaparak tecrübelerinde bulundu. Beyoglu sirtlarindan ve Galata surlarindan asirma atislarla Haliç'teki düsman gemilerini batirmaya basladi. Böylece yeni bir cephe açilmasi ve Bizans'in her taraftan sikistirilmasi, Imparator'u, en agir sartlari kabul ederek baris teklifinde bulunmaya zorladi. Fakat Fâtih, Imparator'un gönderdigi elçilere: "Ya ben Bizans'i alirim, ya Bizans beni" diyecek kadar, fetih isinde azimli oldugunu ve teslimden baska bir teklifi kabul etmeyecegini bildirmisti.

Gemilerin Halic'e indirilmesinden sonra Defterdar ile Kumbarahane Iskelesi arasinda bin kadar duba üzerine, bes askerin yan yana yürümesine imkân verecek ve top geçirilebilecek sekilde muntazam, saglam dösemeli bir köprü kurdurdu. O dönem tekniginin bir harikasi kabul edilen bu köprü, Rumlarin mâneviyatlarini yeniden ve esasli bir sekilde sarsti.

Fâtih Sultan Mehmed'in karsilastigi ve âdeta imtihan edildigi buhranli ikinci hadiseye geçmeden önce, onun düsmani olan ve Fâtih'i sahsen taniyan Bizans imparatorluk prensi meshur tarihçi Dukas'in karadan yürütülen gemiler ile pâdisahin bu husustaki faaliyetleri hakkindaki düsüncelerini buraya almayi faydali buldugumuzu belirtmek isteriz. O, söyle diyor:

"Pâdisah, cesurâne ve cür'etkârane bir planin tatbik ve icrasini düsündü. Galata'nin sark tarafinda ve Çifte sutun altindaki cihette olan yer ile, Galata'nin diger cihetinde ve Kosmidion denilen yerin karsisindaki Haliç sahili arasinda bulunan ve Galata'nin arkasinda olan ormanlik dag yolunun düzeltilmesini emr etti. Bu yolu, mümkün oldugu kadar düzelttiler ve makaralar ile gemileri denizden karaya çikardilar. Bu gemilerin, geçidin (Bogaz) mukaddes agzindan çekerek, kara yolu ile,Halic'e nakl olunmalarini emr etti. Bu suretle emir icra olundu. Gemiler çekiliyordu. Her birinin bas tarafinda bir kaptan ve arka tarafinda bir dümenci oturuyordu. Bir digeri de elinde küregi tutarak, yelkeni harekete geçiriyordu; biri de davul, baska birisi de borazan çaliyor ve denizcilere ait sarkilar okuyordu. Muvafik rüzgarin esmekte oldugu sirada, ormanlari ve dereleri asarak, denize varincaya kadar karadan geçiyorlardi. Bu gemilerin sayisi seksen idi. Bunlar arasinda iki sira kürekli kadirgalar da vardi. Geri kalan gemileri orada biraktilar. Böyle bir harikayi kim gördü ve kim isitti? Keyahsar (Keyhüsrev) denizde köprü insa ederek, karada yürür gibi bu köprü üstünden karsiya asker geçirdi. Bu yeni Makedonyali ve bana kalirsa neslinin en son pâdisahi olan Mehmed, karayi denize tahvil etti (çevirdi). Ve gemileri dalgalar yerine, daglarin tepelerinden geçirdi. Binaenaleyh bu, Keyahsar'i da geçti. Zira Keyahsar, Elispondos (Çanakkale Bogazi)'u geçti ve Atinalilara maglub olarak muhakkar (hakarete ugramis) bir halde geri döndü. Mehmed ise, karayi denizde oldugu gibi geçti ve Bizanslilari mahv etti. Ve hakiki altin gibi parlayan Atina'yi (burada kastedilen Istanbul'dur) yani dünyayi tezyin eden (süsleyen) sehirlerin kraliçesini feth etti."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://paylastikca.canadian-forum.com
 
KUSATMA VE ISTANBULUN FETHI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» BURSA'NIN FETHI
» IZMIT'IN FETHI
» PELEKANON MUHAREBESI VE IZNIK'IN FETHI

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
|~Paylasımın Gelebilecegi En Son Nokta~| :: Osmanlı tarihi-
Buraya geçin: